bir gelecek - bir şimdi, aslı geçmiş
4 Haziran 2009 Perşembe
"seni öpebilir miyim?"
hepi topu birkaç saat oldu tanışalı önceki emesen konuşmalarını saymazsak, saymayalım. hani olur ya yıllardır ahbapmışsınız gibi hissedersiniz, öyle işte.
hafifçe yanına yaklaştım koltukta. vücudunu bana çevirdi o da. birbirimize yaklaştık saliseler boyu..
"artık gitmem gerekiyor. son otobüsümü kaçırıcam. kalkalım mı?"
"istersen bende kalabilirsin.."
yüzümde bir tebessüm peydah oldu. aynıydı herkes, aynıydı tüm ilk konuşmalar. sona erdiği yer ilk heyecanların yatak olmuştu hep. hep.. birkaç aramadan sonra halledilmiştir. "tamam, geliyorum.."
gözlerim kapalıydı ve ileri doğru meylediyordu dudaklarımın kontrolündeki vücudum. bu kadar uzun süren neydi ki?
evde h de vardı. birşeyler garipti. ne işi vardı bu kızın evde? sohbet etmeye başladık. derken film izlemeyi önerdi h. o filmin hiç gereği yoktu. bir başkası olabilirdi. aşkı bunca öven bir film izlemenin ne gereği vardı ki.
dudaklarım dudaklarına değiyor yavaşça. tüy varsa dudaklarımızda, önce onlar sarılıyordu birbirlerine.
"bizim gibi birisi.. ne güzel.." diye mırıldandı h filmi raftan çekerken. oturduk karanlıkta. film izledik üç kişi, sohbet ettik, ağladım biraz yine aynı sahnelerde. h gitti sonra uyumaya..
musluktan damlayan suyun yere düşme mesafesi ne kadardır bilmiyorum, ama o damla hiç düşemiyordu. zaman öyle ağırlaşmıştı. gözlerimiz sarhoştu, dudaklarımız ayyaş.
saatler süren bir sohbet başladı tekrar. korkuyordum, can sızım çok tazeydi. cesurdu, inandırmıştı denersem incinmeyeceğime. ben bir adım geri kaçtıkça, üzerime tohumlar serpiyordu iki adım atarak. toprağımı besliyor yağmuruyla ve sürüyordu bakışlarıyla. sonra o soruyu sordu sabahın ilk ışıklarında:
"seni öpebilir miyim?"
0 Fikir Beyan Eden:
Yorum Gönder