Tarih; 26 Aralık 1996 ---SON---

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Soğuktu hava... Çok soğuk... Titriyorlardı... Yıldız caddesinde yürüyorlardı yavaş, yavaş.... Isıtmak için bedenlerini, sıkı sıkı sokulmamışlardı birbirlerine bu sefer.... Aralarında ki boşlukta gezinen soğuk hava dalgası daha da üşüttü onları...


Tek kelime etmiyorlardı... Suspus halleri acıtıyordu zamanı. Aslında kadın adamı istiyordu, adam da kadını.... Ama hayır, kararlıydı kadın bu sefer dudaklarını dudaklarına, dilini dilini değdirmeyecekti adamın... Kızgındı... Nasıl yapardı böyle bir şeyi? Nasıl bir başkasının olma kararı alırdı? Nasıl hiçe sayardı aralarında ki bu güçlü, bu güçlü.... Her neyse, adı neyse neydi işte...

Kadınının içi buruk, gözleri ıslaktı... Adam ise mahçup ve utangaç...

Kadın - Neden olup bittikten sonra anlatıyorsun ki bana bunları? Olmuş bitmiş artık, konuşmak bile lüzumsuz...

Adam - Olan biten bir şey yok alt tarafı bir nişan, çok önemli görmüyorum bu durumu. Hem sen değil miydin bana "Seninle evlenmeyi asla düşünmem" diyen? Tepkin anlamsız...

Kadın - Haklısın... Tepkim anlamsız... Bu duruma "Alt tarafı bir nişan" demenden A...' nun haberi var mı acaba? Ne kadar kırılır düşündün mü hiç?

Adam - Neden şimdi A...' dan bahsediyorsun ki? Neyse, çok soğuk Hasanlara gidelim mi? Bir kahve içer, konumuzu orada tartışırız...

Kadın - Boşver, hem işim var benim... Hatta buradan ayrılsak iyi olur...

Adam - Olmaz öyle şey... Hadi, taksiyle 2 dk'da oradayız...

Arkadaşlarında;

Matem havası ile girilir arkadaşlarının evine. Tanışmalarını sağlayan Hasan da mahçup durmaktadır kadının karşısında. Sanki sorumlusu kendisiymiş gibi...

Yalnız bırakmak ister arkadaşları kadın ve adamı. Oysa kadın asla yalnız kalmak istemez. Çünkü, bilir ihtirasına yenik düşeceğini. Bir taraftan adamdan nefret etmesi gerektiğine kendisini inandırmaya çalışmaktadır, diğer yandan ise istemektedir, için için adamı... Arasında kalmıştır duygularının... Arkasına bile bakmadan çıkıp gitmeli mi? Yoksa tadınımı almalı (yine) adamın... Gitmek mi, kalmak mı? Ne yapması gerektiğine bir türlü karar veremez kadın. Ama çıkıp gitmek en mantıklısıdır o an... Çıkar ve gider. Binanın dönen merdivenlerinden hızla inmeye çalışmaktadır. Bitmez o an merdivenler. Adam hemen peşinde, seslenir arkasından; Yalvarırım gitme... Bu şekilde olmaz... Adam ağlar bu sefer... Kadın kendini kötü hissetmiştir... "Hayır, o bana bunu yaptı ama, ben ona bunu yapamam" diye düşünür ve döner geri...

Duyguları ile savaşmaya kaldığı yerden devam eder yine....

Çok sürmez kendi kendine verdiği savaş ve odanın ortasında, adamın dudaklarında bulur kendini. Deli gibi öpüşmeye başlayalı ne kadar oldu kimbilir? Zaman durdu mu, akıyor mu belirsiz... Sevişgen ruhlarıda devreye girmişti işte şimdi... Delirmiş gibiydiler... Sanki ilk kez keşfediyorlardı vücutlarını. Dokunmalara elleri ve dilleri yetmiyordu artık... Çıldırmak bu olsa gerek...

Önceki sevişmelerinin uzunluğunun aksine, çabuk buldu bu sefer adam kendini kadının derinlerinde. Ve kadın, çok çabuk hissetti içinde adamı... İkisinin de yüzüne oturmuştu artık hüzünlü ifade...

Adamın sertçe gidip gelmeleri arttıkça, kadının gözündeki damla damla yaşlarda artıyordu... Bir yanda aldığı müthiş zevk, diğer yanda kaybettiği adamı... Sıkı sıkı sarılıp hiç bırakmak istemez adamı. Sarıldıkça adamın güzel sırtına gömer içine, sarıldıkça gömer... Çok sürmez kadının içinde dolaşması adamın... Nihai sonu yaşamıştır her ikisi de...

Önceki sevişmelerinde attığı orgazm çığlıklarının aksine, hüngür hüngür ağlıyordur bu sefer kadın... Kadın ağladıkça adam sarıp sarmalar kadını. Kadın ağlar, adam gözlerine bakamaz kadının... Kadın ağlar, ağlar, ağlar... Hızla kalkıp giyinmeye başlar. Adam da ağlar yine... Umursamaz kadın bu sefer...

Ve son kez çıkıp gider o kapıdan. Son dokunmalarıdır birbirlerine. Son hissetmeleridir birbirlerini... Son kez sinmiştir kokuları üstlerine...

Tarih; 26 Aralık 1996



Foto; Deviantart

Read more...

KUMDAN BEBEKLER

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Kızgın güneşin altında yatmaktadır Kum Kadın … Güneşin kızgınlığından ziyade, içinde ki boşluktur yakan kadını.

Etrafta kimseciklerin olmadığına inanarak sadece içindeki boşluğa yönelmiştir. Aklı ona büyük oyunlar oynamaktadır o an…
Etli ve biçimli dudakları var kadının… Koyu siyah gözleri… Cezp eden iri, dolgun göğüsleri… Kalçaları şuh, hele yürürken…
Sırtüstü uzanmış kadın kumlara, göğüsleri dimdik. Elleri iki yanında… Aşka ve heyecana aç bir şekilde, parmaklarını üzerinde dolaştırdığı kumlarla mutlu etmeye çalışıyor kendini. Avuçluyor, sıkıyor ve mıncıklıyor. Avuçluyor, sıkıyor ve kum kaplı zemine bırakıyor tekrar.
Vücudu, nedenini bilmediği bir gücün etkisinde yanıyor ve kavruluyordu kadının. Yanı sıra bacak araları ıslanmaktaydı. İçindeki ihtiras dayanılmaz bir halde, aklı karışmış. Neredeyse karşısına çıkacak olan ilk erkeğin ırzına geçecek hale gelmiş. Avuçluyor, sıkıyor ve mıncıklıyor, uzun süreden beridir devam ediyor böyle yapmaya....

Kadının hemen ilerisinde kendisini şehvetle izleyen Kum Adam vardı bir de. Uzun boylu, geniş omuzlu, kas yığını değil ama güzel vücutlu, biraz etli dudakları ve çıkık poposu ile yakışıklı sayılacak ölçüde bir adam.

Adam kadını nicedir uzaktan izlemekte ve bir yandan da dikkatini nasıl çekeceğine dair fikirler üretmekte… Kadını gördüğü anda aklından geçirdiği tek şey, bu harika varlığı bir an önce becermek olmuştur.

Diğer yandan haberdar değil hala kadın izlendiğinden. Bu nedenle umursamaz ve davetkâr tavırlarla (farkında olmadan) devam etmektedir kumlarla sevişmeye…

Kum Adam kadını izledikçe kasıklarının sancısı artıyor. Kabaran yerlerini okşayarak bastırmaya çalışıyor ve hala kadının dikkatini nasıl çekebileceğine kafa yoruyordu. Kadının içinde olmanın vereceği zevki düşününce karnı ile midesi arasında ince bir sızı hissediyordu…
Yere dudakları, göğüsleri ve vajinasını da belirlediği bir kadın resmi çizdi. Aceleyle üzerine uzandı ve bastırdı kasıklarını kızgın kumlara. Ama nafile… Sertleşen penisi dimdik olmuştu artık ve ilacı, kadının vücudunun her bir santimetresinde saklıydı. Teninde, terinde, dudaklarında, göğüslerinde, güzel boynunda ve ipeksi vajinasında kısaca her yerindeydi ilacı adamın... "Ahhhh" iç geçirdi adam bunları düşününce ve çektiği eziyetle yerinden kalkıp, hızlı ve koşar adımlarla attı kendini serin sulara.
O da ne? Ayak seslerini duyarak irkildi kadın. Sesin geldiği yöne bakınca gördü Kum Adamı ve ilk dikkatini çeken mayosunun önündeki gizemli ve vahşi duran penisi oldu... Gözünü alamıyordu, yüz üstü dönüp kalçalarını havaya dikerek uzandı bu sefer ve izlemeye koyuldu adamı.... Kafasında, türlü senaryolar yaşamaya başlamıştı kadında...
Kısa bir süre sonra;

Üzerinden berrak su damlacıkları süzülerek çıktı adam kıyıya… Kum Kadının dikkatini çekmeyi başarmıştı artık. Kendisinden etkilenmiş olduğu besbelliydi göğüsleri daha da dikleşmiş, göğüs uçlarının iri üzüm taneleri gibi olması dikkatinden kaçmamıştı. Kum Adam, kadının o muhteşem memelerini avuçlarında, o iri üzüm tanelerini de dudakları ve dişlerinin arasında hayal etti bir an. Dayanamayacağını düşündüğü esna da (bu seferde) kadın yerinden kalktı ve hızla attı kendini serin sulara…

Kum Kadın yüzerek kayalık bir burna doğru ilerlemeye başladı. Gittikçe gidiyordu. Durumun farkına varan Kum Adam kadını gözden kaçırmaktan korkarak alelacele sigarasını ve çakmağını bir poşete koyup mayosunun kenarına bağlayarak kadının ardından attı kendini sulara. Yazık ki kadın görünürlerde yoktu, kuş olup uçmuştu sanki. Daha seri kulaç atmaya başladı adam, tedirgindi. Çok sürmedi kayalarla buluşması. Sıkıca bir kayaya tutunup çıktı kıyıya, sağa sola ve dönüp dönüp endişeyle denize sıkça bakındı, malesef yok kadın.
Etrafı kolaçan eden Kum Adam kadının orada olabileceğini ümit ederek bulduğu boş bir mağaraya bakınıp, içeride kimsenin olup olmadığına dikkat verdi. Ne bir ses vardır, ne nefes. Karanlıktır mağara...

Poposunu incitmeyeceği bir yer seçti gitti ve oturdu ümitsizlikle. Şortuna iliştirdiği poşeti alıp, sigarasını ve çakmağını çıkardı içinden… Bir dal çekti yaktı hırsla. Kadının kokusunu alıyordu, deliye çevirdi bu koku onu.

O esnada kadın erkeğin yaktığı sigaranın kokusunu ve belli belirsiz çıkardığı sesleri duydu ve uygun bir delikten dışarı baktı, gelen o adamdı. Garip bir haz hissederek, dışarı çıkmaya karar verdi ve çıktı.
Şaşkınlık, sevinç ve heyecan yaşadı adam kadını görünce. Adama yaklaştı. Adam kadının gözlerinin içine baktı, bir sigara da ona uzattı.
Kadın etli dudaklarının arasına alıp sigarayı, adamın oturduğu yere eğildi. Kadının göğüsleri diriydi, adam nefis bir koku duymuştu, başı döndü o kokudan. Bir an gözleri takıldı ama sigarayı da yaktı hemen. Elleri titremekteydi... Kadın elini tuttu adamın. Yanan sigarası ile tam karşısına geçerek bağdaş kurup oturmuştu kadın. Şimdi göbeği, kalçaları ve göğüsleri tam da adamın görebileceği hizadaydı. Adam kadının bacaklarının arasındaki o muhteşem görüntüye baktı, zaten sudan çıkmış kadın, bir şey fark edemedi ama şişkinlik gözünden kaçmamıştı.
Bir kaç nefes çektikten sonra kadın sigarasını adama uzatır, adam kadına verir içtiğini “böylesi daha güzel” der kadın.
Sonra yerinden kalkar ve adamın elinden tutar, mağaraya doğru yönelirler. İkisinin de kalbi yerinden çıkacak gibi atmaktadır. Mağaraya atılan ilk adımda kadın adamı sertçe duvara yaslamış ve dudaklarına yapıştırmıştır etli dudaklarını. Dil ve dişlerini kullanarak sertçe öpüşmeye başlamışlardır. Kadın adamın kısacık saçlarını takıp ellerine çekiştiriyor, adam iki eliyle kadının poposunu kavramış, kasıklarına bastırıyordu. Uzun, uzun öpüştükten sonra ani bir hamleyle adamın şortuna yapışıp, güzel poposunu açıkta bıraktı kadın. Adamın erkekliğini kavradığı gibi güzel dudaklarından içeri aldı. İsteyerek, büyük bir şevkle... Ustaca ileri geri yaparak, dili ve dudakları ile sıvazlamaya başladı penisini. Adamın erkekliğini emdikçe iştahı kabarır kadının. Sulanır, sulandıkça sulanır, sulandıkça sulanır kadın. Kadının ağzında patlamayı engellemeye çalışmak için olduğu yere yığılır adam. Artık sert olmuştur hamleleri her iki Kum bebeğinde. Adam daha fazla dayanamaz ve yırtarcasına çıkartır kadının bikinisini. Göğüs uçları hala üzüm tanesi kadardır kadının. Şehvetle alır dişlerinin arasına. Birbirlerini, kanatırcasına ısırmaya başlamışlardır artık. Doğa onları ateşlemiş, onlar ise aralarında kural olmaksızın bu ateşlenmenin hazzını yaşamaya karar vermişlerdir. En hassas noktalarını okşuyor, birbirine karışmış olan kokularından dolayı baş dönmesi yaşıyorlardır. Adam kadının bacaklarını omuzlarına alır ve kadının ıslak sertliğine hafifçe değdirir dudaklarını. Nefistir.... Kadından çıkan her inilti adamı o sertliğe daha da, daha da çok gömer... Dili içindedir kadının. Tadı ekşimsidir, kokusu baştan çıkarır. Dayanmakta güçlük çeker adam. Ansızın kadının üzerini örter ağır bedeniyle. Adamın ağırlığı kadını daha da baştan çıkarır. Çok fazla istemesine rağmen hemen içine girmeyi düşünmüyordur adam. Elinde tuttuğu penisini kadının vajinasının ve klitorisinin etrafında dolaştırmaya başlar. Kadın inleyerek - Hadi s.k beni- diye yalvarır adama –Hadi, hadi-. Sıvıları karışmış ve kayganlaşmıştır sürtündükleri nokta. Adam sürtünür, sürtünür, sürtünür ve artık içinde olmayı ister, tek hamlede kuytuluğuna atar kendini kadının. Aynı anda kadından yükselen zevk çığlıkları yankılanır mağarada. Adam oldukça güçlüdür, kadının içini dövdükçe kadın zevk çığlıkları arasında kendini kaybetmektedir. Adam girer, çıkar, döver. Kadının göğüsleri iner çıkar... Tekrar boşalmamak için dayanılmaz bir güç sarf ederek çıkarır penisini içinden kadının. Zor olmuştur bu adam ve kadın için. Şimdi sokacağı yer yine kadının o güzel dudaklarıdır. Ama bu sefer ters döner ve kendiside kadının o gizemli deliğine sokar dilini. Hızlı ve şehvetle birbirlerini emerler. Yaşadıkları hazzın tarifi yoktur, daha fazla dayanamazlar bu zevke. Ve içerler birbirlerini, içerler, içerler... Birbirlerinin içine aktıkça erir Kum Kadın ve Kum Adam.... Akarlar, içerler ve erirler... Akarlar, içerler, erirler...........

Aktıkça azalır, azaldıkça biterler...
Artık bir kum yığını haline gelmiştir her ikisi de. Zevkten erirler… Erir ve Ölürler....


P.S; Ayıp; Tanımlanamayan kelime... Yazarın ayıbı yoktur zira...


Read more...

SÜRMESİNİN İZİ ADAMIN: "ÖPTÜ VE ÖLDÜM"-II

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Her türlü sihirli sözcüğü aradım. Buldum sandım; bulamadım. Hiçkimse içimde açılan ve gittikçe büyüyen o dipsiz boşluğu dolduramadı. Bunun adı lanetti. Laneti, en "sevdiğim" senden aldım. Sen istemesen de kötülüğümü; senden aldım laneti.
Belinde uyumak. Kimseyle yapamadığım ve yapacağım. Lanet belki de orda başladı. Bir gün ölüp gideceğiz dediğimde kendime.. mutluyum gene de. "Yerine koyamadığı bir aşkı" yaşayamayanlar çağındayız. Ben o çağ içinde yaşadım seni. Sürmesinin izi adamın.
Sen. Belinde uyuduğum tek adam. Bir şeyler gidiyor benden. Önleyemiyorum. İçime girip çıkan .. her türlü zehir misali can alan vuruştan arınamıyorum.
Sana veda ettim. İçim sızlıyor. Cızcız yanıyor yüreğim. Lanetini taşıyamıyorum artık ben. "Bir tek şansım" şansım olsun isterdim. Olmadı. Sana veda ettim. İçimdeki boşluğu başka birinin dolduramayacağını; ve doldurmasını istemediğimi bilerek ben gittim. Cızcız yanan içim, şimdi cayır cayır yanan yeşili kavruk kahveye dönen bir orman gibi. Yeterince yanıp söndüğünde yangın... başında durup küllerin.. bakacağım.. kaç can yanmış içinde.. kaç hayvan ve hayvancık.. kaç böcek ve böcekcik.. ve kaç sürüngen ve sürüngencik.. ve kaç kuş.. ve kuşcuk. Umudum, birkaç kuşun havalanıp özgürlüğüyle kanatlarının.. göğe yükselecek olması.. yanan canlardan "kaçıp kurtulması". Umudum, umudumun havalanması o kanatlarda.

Read more...

Deli... Tehlikeli...

31 Temmuz 2009 Cuma

Sabahın ilk ışıklarıydı. Güneş yeni doğmakta, kapalı perdelerin arkasından kızıllığını inatla odaya sokmaya çalışmaktaydı. Perdeleri hafifçe aralayan kadının gözleri kamaştı önce ve sonra izin verdi odanın içine dolmasına güneşin. Açtı perdeleri sonuna dek. Yasaksızca değdi güneş diri göğüslerine, biçimli dudaklarına ve geniş, kusursuz omuzlarına kadının.... Heyecanlıydı ve isterik...

Ürpermişti kadın öncesinde, garip bir haz hissetti sonrasında buluşunca güneşle....

"Sen mi daha çok yakarsın, ben mi?" diyerek kafa tutmaya başladı o devasa ateş topuna. Güneş inat, kadın güneşten de inat. Deli.....

Tüfek sesini duyduktan sonra vurulan avın nereden düşeceğini merakla ve de hevesle bekleyen av köpeği misali, beklemeye koyuldu avını. Günlerce, gecelerce... Her çıtırtı, her bir ses avına yaklaşmışcasına heyecanlandırıyordu kadını. Her bir çıtırtı av olma ihtimaliydi onun için... Tehlikeli.....

Beklemedeydi... Bekleyecekti avını, taa ki ağına takılana kadar...

image;http://radina.deviantart.com/art/Woman-39229621

Read more...

jazz fusion

1 Temmuz 2009 Çarşamba

..sonra bir kıvılcım çaktı kafamda. güldüm..

ellerimle omuzlarını okşadım. kaslarını ve kemiklerini tanıdım yine. kollarından sırtına aktım, dudaklarına döküldüm. boynu tutku tadıyordu, kokusu değişilmezdi. yatağa itekledim. ateş yakmaya çalışan ilkellerdik. çenesini parmaklarımla kavrayarak ruhunu çekiyordum içime. sonra kemerine uzandım, armızdaki engel bir parça kumaştı. yarı sert organında bir bebek uysallığı vardı daha. gözleri hafif ıslak bir bebek diyelim. yeterdi artık, çekip çıkardım tişörtünü. esmer bir ova uzanıyordu karşımda. topraklarında koşturduğum eşsiz bir diyardı burası. hiçbir noktayı atlamadan kokladım kaynağa varana dek. farklı olsun istemişti bu sefer.

öptüm, kokladım, yaşlarını dilimle temizledim. o masum bebek gözlerimin önünde etten bir hançere dönüştü. sonra üzerine yattım, o kadifemsi vadiye. ellerimin kontrolü yoktu. sıcacık bedeninde yüzüyordum kulaç kulaç. dudaklarımız dillerimizi bağlayan birer kanaldı. gözlerimiz bir kapalı, bir açık. sıra dışı bir durum yoktu halbuki. marjinalliği kendisi katıyordu terli ortamımıza. yer değiştiriyorduk sonra. yer gök oluyordu, hayır hayır, gök yerle bir oluyordu. gök yoktu ütopyamızda

"istiyor musun?"

nasıl bir soruyduysa bu.. gözlerinde haklı bir usanmışlıkla süzdü zavallı bedenimi. en gereksiz saniyeler pozisyona karar verirken gidiyordu bu anlarda. =) onu da bulduk. yavaş olmalıydı bu an, canını yakmak beni de acıtırdı, canı yanınca içindeydim. değişivermişti birden dengemiz. şimdinin doğası kendine münhasırdır. deneysel bir jazz fusion parçasıydı ritimlerimiz. tekdüzeliği yoktu, değişiyordu işte. sonra..

Read more...

About This Blog

  © Blogger template Writer's Blog by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP